CHP Grup Başkanvekili Sinop Milletvekili Engin Altay Sinop'a kurulması planlanan Nükleer santrale ilişkin Japonya hükümetiyle yapılan uluslararası anlaşma üzerinde CHP grubu adına konuşma yaptı. Altay, “Sinop'a hiç denenmemiş bir teknolojiyle nükleer santral yapılmasına seyirci kalamam” dedi.
Sinop’ta kurulması planlanan Nükleer Santrale ilişkin Japonya ile yapılan uluslararası anlaşma üzerine CHP Grubu Adına CHP Grup Başkanvekili Sinop Milletvekili Engin Altay’ın TBMM Genel Kurulu’nda konuşma gerçekleştirdi.
Altay, “Sayın milletvekilleri, Türkiye ile -sıra sayıyı da yanıma almamışım- Japonya Hükûmeti arasında imzalanan Nükleer Güç Santralleri İş Birliği Anlaşması'yla ilgili söz aldım; zira bu anlaşmayla memleketim Sinop'a bir nükleer güç santrali Japonlara yaptırılacak.
Bu nükleer hikâyesi, 2006 ve 2007 yıllarında, gene, ben Parlamentodayken, sevgili mevkidaşım Mehmet Ersoy yokken, onun selefleri varken burada bu kürsüde çok konuşuldu. Çok söyledik, çok tartıştık. Dönemin Enerji Bakanı o zaman bana dedi ki: ‘Senin bu kafayla siyasi ömrün kısa olur ama ben seni yanıma danışman alırım.’ Ben ona ‘Buna zaman karar verir ama sen bu kafayla gidersen, uluslararası nükleer lobicilerin rant tuzağına teslim olursan ben, sen ileride yargılanırken sana hukuki yardımda bulunurum.’ demiştim. Ben hâlâ buradayım, burada olmaya da devam edeceğim ama bu uluslararası nükleer lobilerin rant tuzağına düşenler hem burada olmayacak hem ileride yargı önünde hesap verecekler.
Değerli milletvekilleri, 2006'da, o zaman şöyleydi, şimdi daha farklı bir yöntem var; Amerika ve Kanada'daki şirketlerle iş birliği içinde, bunu devletin kurması, Türk sanayicilerinin de iş birliğiyle, konsorsiyumlarla kurulması hedeflenmişti. O zamanlar söylediklerimizi hemen hemen kelime kelime hatırlıyorum ama bugün biraz daha yeni şeyler söylemek lazım çünkü rakamlar değişti. Mesela o zaman, gene sizin Hükûmetiniz vardı, enerjide dışa bağımlılığımız -biraz sonra rakamları vereceğim- şimdikinden çok daha azdı. Güya on üç senedir ülkeyi her alanda çok iyi idare ettiğinizi söylüyorsunuz ama 2006'da ben Hilmi Güler'le -orada oturuyordu- tartışırken Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığı, Sayın Bostancı, şimdikinin çok çok çok altındaydı. Enerji talebimiz de bu zamana göre çok daha yüksek değildi.
Çernobil, Fukuşima başta olmak üzere, dünyada, Atom Enerjisi Kurumu kaynaklarına göre 205 tane -bir kaynağa göre 205 tane, bir kaynağa göre 611 tane- irili ufaklı nükleer kaza olmuş. Yani ben o zaman bunun bir sıfır güvenlikli dev bir felaket projesi olduğunu iddia ederken ezbere konuşmadım, tıpkı şimdi olduğu gibi.
Bakın, bu, elimde Cumhuriyet Halk Partisinin enerji politikalarını içeren ciddi bir çalışması var, kitapçığı var. Şu da sakın zannedilmesin: Efendim, bu Cumhuriyet Halk Partisi her şeye karşı. Hayır, Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi çağın, teknolojinin gelişimine paralel olarak nükleer teknolojideki gelişmelerin takip edilmesinden yanadır. Bu belgemizde de bunlara yer verdik. Şimdi, siz yarın kurnazlık edip bunu bulup önüme getirirsiniz diye ben şimdiden söyleyeyim. Ama şimdi sizin Japonya'yla Sinop için ve Rusya'yla Mersin Akkuyu için yaptığınız anlaşmalar enerjide Türkiye'nin en büyük sorunu olan dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik değil, bilakis enerjide dışa bağımlılığı çok daha fazla artıdan, çok daha faza büyüten anlaşmaları içermekte.
Şimdi, bu anlaşmalarda esasen Japonlarla Sinop için yaptığınız, Ruslarla Mersin için yaptığınız anlaşmaların özü şudur: Sinop İnceburun'da bağımsız bir nükleer santral devleti kurulmasına meydan veriyorsunuz . Diyorsunuz ki: Akkuyu'da ve Sinop İnceburun'da tıpkı Vatikan gibi bağımsız bir nükleer santral devleti olsun. Yahu Allah aşkına Sayın Hükûmet -Sayın Bakanı çok severim, dürüstlüğünden, namusluluğundan zerre kadar şüphe etmem, Enerji Bakanı da değil kendisi- elin Japon'una, elin Rus'una diyorsunuz ki: Sen gel, dünyada hiç denenmemiş, test edilmemiş bir teknolojiyi Sinop'ta ve Mersin'de kur kardeşim. Ben de -rakamlar belki değişmiş olabilir- 12 sentten devlet olarak senden satın alacağım. Şimdi ne var? Yani burada şimdi ne yapıyorsun? Şu anda nasıl ki enerjide yüzde 77'si Rusya'ya ve İran'a bağımlı olan bir dışa bağımlılığı yaşıyoruz. Yani elin Japon'u gelip Sinop'a nükleer santral kurunca sizin dışa bağımlılığınız mı azalıyor? Ne alakası var? Sizin Türkiye'deki uranyum rezerviniz bin megavatlık bir santrale otuz sene yeter. Hükûmetin de beni dinlemesini istiyorum ayrıca. Bin megavatlık santrale otuz yıl yetecek uranyum rezerviniz var, o da ham uranyum, zenginleştirilmiş uranyum değil. E, Sinop'ta kurulması tasarlanan nükleer güç santrali 4.400 megavat, Mersin'deki 5 bin küsurdu galiba.
Sonra ne olacak Sayın Bakan? Dışarıdan ham madde gelecek, zenginleştirilmiş uranyum gelecek. Sonra Japon'u onu Sinop'ta, Rus'u onu Akkuyu'da işleyecek, sonra biz onlardan elektrik satın alacağız. Bunun İran'dan aldığınız, doğal gaz çevrim santralinde kullanmak üzere aldığınız doğal gazdan ne farkı var? Yani, bu şekilde cari açığın nasıl azalacağını tasavvur ediyorsunuz anlamıyorum.
Şimdi, mükemmellik ve kalite sisteminin dünyadaki öncüsü Japonya değil mi? Doğru. Nükleer kazaya maruz kaldı Fukuşima'da ve Japonya bu konuda tedbirler aldı, nükleer güç santralleriyle ilgili geri adımlar attı.
Şimdi, İzmit Körfezi'nde kablo koptu diye Japon mühendis intihar etti. Pamukova tren kazasına ‘kader’ diyebilen bir Demiryolları Genel Müdürünü de siz milletvekili yapmak istiyorsunuz. Şimdi, sizin bu kafanızla, ben yeryüzü cenneti Sinop'a hiç denenmemiş bir teknolojiyle nükleer santral yapılmasına seyirci kalamam.“ dedi.
Altay’ın son sözleri ise şu şekilde oldu, “Sinop, Türkiye'nin en kuzey ucudur, nüfus yoğunluğu düşüktür. Dolayısıyla nüfus az, en uçta, böylece bir şey olursa ‘fıtrat’ deriz, ‘Bereket az insan öldü.’ deriz mantığı var, mantık bu. bu sebeple ve sayamadığım diğer sebeplerle. Sinop halkının bana verdiği yetkiye dayanarak bu anlaşmanın onaylanmamasını, en azından bir referandum yapılana kadar ertelenmesini, Sinop halkı adına Hükûmetten ve yüce Meclisten talep ediyorum. Bence mevzuat mümkün. 7 Haziranda sandıklar kurulmuşken bu referandumu yapalım, Sinop halkı ‘kurulsun’ derse başım üstüne, el ile gelen düğün bayram. Ben Sinop halkına on üç yıl boyunca hiç yalan söylememiş biri olarak diyorum ki: Bu, çok riskli, çok sakıncalı.
Son bir soru: Hükûmet, Bakan çıksın buradan desin ki, şu soruma cevap versin, ben çıkıp ‘Nükleeri savunuyorum.’ diyeceğim. Dünyada lisanslı bir tane nükleer atık deposu var ise ‘Lisanslı var, şurada var böyle bir depo.’ desin Hükûmet ben buraya geleceğim, ‘Ben yanlış biliyormuşum, bu iş olurmuş.’ diyeceğim. Yok kardeşim. Bunun kurulumu ayrı dert, sökümü ayrı dert, atığı ayrı dert. Ceyhan boru hattını yaparken dediniz ki: "Boğazlardan tankerlerle mazot, petrol geçiyor, risk taşıyor." Peki, Sinop'taki santrale zenginleştirilmiş yüksek radyasyonlu uranyum nereden gidecek? Hükûmet bana cevap vermiş demiş ki: ‘Efendim biz ona başka yol da buluruz.’ Gökten zembille indirecekse bilmem ama Sinop'a uranyumun gelmesinin tek yolu Çanakkale ve İstanbul Boğazı'dır, başka bir yol olduğuna ihtimal vermiyorum.
Tüm bu saydığım ve sayamadığım gerekçelerden dolayı, şurada bir kısmınızla on üç yıl, bir kısmınızla yedi yıl, bir kısmınızla dört yıl beraber çalıştım yani şu kadar hatırım varsa…
Ya, bir kere de Hükûmetten gelen bir şeye "hayır" deyin ya. Sizde insanlık yok mu ya?”