Sinop Küçük İskele mevkiinde toplanan grup adına konuşan Sinop Kafkas Derneği Başkanı Musa Uzun, “Sizleri savaşlarda ve sürgün yollarında kaybettiğimiz atalarımız anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum. Bugün dünya tarihinin en büyük soykırımlarından biri olduğu kabul edilen 21 Mayıs 1864 Çerkes Soykırımı ve Sürgünü'nde kaybettiğimiz insanları anmak ve adalet talebimizi dünyaya duyurmak için bir araya geldik. Soykırım Suçu; insanlığa karşı işlenen suçlardandır. Soykırım bir halkın, topluluğun, grubun tamamını hedef alır. Soykırım Suçunun etkileri, yüzleşilerek, tanınarak, af dilenerek, tazmin edilerek hafifletilebilir. Kafkasya Bölgesinin yerli halkı olan Çerkesler Çarlık Rusya’sının topraklarını işgal girişimlerine karşı 300 yıla yakın bir direniş sergilemiştir. 21 Mayıs 1864 tarihinde Çerkeslerin direnişi kırılmış ve Çarlık Rusya’sı direnişçilerin tamamını Soykırım Suçu işleyerek yok etmiştir. Sonraki yıllar Soykırım Suçunun devamı niteliğinde olan Zorunlu Sürgünle devam etmiştir. Tarihi kayıtlara göre 2 milyona yakın Çerkes nüfus anayurtları olan Kuzey Kafkasya’dan zorunlu sürgüne tabi tutulmuşlardır. Yerlerinde kalmak isteyenlere dil, kültür ve inançlarını değiştirme; asimilasyon ve Çarlık toprakları içerisinde sürgün edilme dayatılmıştır. Zorunlu Sürgüne tabi tutulan Çerkesler ilkel deniz araçlarıyla Osmanlı toprakları olan Samsun ve Trabzon’a ulaşmaya çalışırken on binlercesi Karadeniz’de boğularak hayatını kaybetmiştir. Samsun ve Trabzon’a ulaşabilenlerin ise binlercesi salgın hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmiştir. Çerkesler ve diğer Kuzey Kafkasya halkları binlerce yıldır yaşadıkları vatanlarını savunmuş ve diğer halkların vatanlarını işgal etmek peşinde olmamıştır. Savaş sürecinde sivillere yönelik toplu öldürme, ekinlerin ve köylerin yok edilmesi suretiyle yaşam imkanlarının ortadan kaldırılması gibi uluslararası hukuk çerçevesinde tipik soykırım suçları işlenmiştir. Savaştan sonra ise Çerkeslerin kalan nüfusunun tamamına yakını Osmanlı coğrafyasına sürgüne tabi tutulmuştur. Hem bu etnik temizlik ve hem de soykırım ayrı ayrı insanlığa karşı suç niteliğindedir. Çerkesler dağınık iskan edilmiş olmalarına rağmen 160 yıldır yaşadıkları ülkelere her bakımdan nüfuslarına oranla çok üst düzeyde katkı vermektedir. Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye Cumhuriyetinin en zor dönemlerinde önemli katkılar vermiştir. Bugüne kadar kamu hizmetlerinin yanı sıra kültür, edebiyat, sanat, bilim, spor gibi farklı alanlarda önemli çalışmalara ve eserlere imza atmışlardır. Bu başarılı işlere imza atılmasında toplumsal özelliklerimiz, kültürümüz ve kimliğimiz temel bir faktör olmuştur. Gelecekte de ulusal ve uluslararası düzeyde katkı verebilmemiz için bu toplumsal özelliklerimizi, kültürümüzü ve kimliğimizi korumamız gerekiyor. Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile yaşadığımız yerlerin yerel yönetimleri başta olmak üzere kamu kurumları stratejik planlarında, bütçe ve personel planlamalarında kültürümüz ve kimliğimizin korunması ve geliştirilmesine yer vermelidir. Sivil toplum-kamu işbirliği çerçevesinde tüm STK’larımız bu çalışmalara katkı vermeye hazırdır. Başta Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere tüm ülkelerden ve ilgili uluslararası kuruluşlardan Çerkes Soykırımının tanınmasını bekliyoruz. Sonuçlarının ortadan kaldırılması konusunda gerekli adımlar atılmalıdır. Öncelikle Rusya Federasyonu çifte vatandaşlık hakkını tanımalı; Çerkeslerin anavatanları ve akrabaları ile rahat ilişki kurmaları sağlanmalıdır. Anavatana dönüş hakkı kabul edilmeli; gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bugün baktığımızda Dünya; demokratik değerlerden, barış ve huzur ortamından uzaklaşarak yeni bir kaos ortamına doğru sürüklenmektedir. Çevremizde büyük insani krizler, savaşlar, yeni soykırımlar yaşanmaktadır. Çok dikkatli olmamız ve dayanışma içinde hareket etmemiz gerekiyor. Tüm ülkeleri ve anavatanımızı büyüyen bu yangından korumamız; bir yandan da küresel yangını demokratik, insani, barışçıl değerler ile söndürmeye çalışmamız gerekiyor Sürdürülebilir bir barış karşılıklı saygıya dayalı, farklılıkları zenginlik olarak gören demokratik çoğulcu bir anlayışın toplumda ve dünyada hakim olması ile mümkün olacaktır. Bu doğrultuda yetkililer başta olmak üzere hepimize önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Savaşta ve sürgünde kaybettiklerimizi, bugüne kadar kültür, kimlik ve adalet mücadelemize emek verenlerden vefat edenleri saygı ve rahmetle anıyoruz. Demokratik taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
Yorumlar
Kalan Karakter: