Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sinop İl Başkanlığında düzenlenen basın açıklamasında konuşan CHP Sinop İl Eğitim Komisyonu Başkanı Ahmet Özsönmez, Türkiye’nin eğitim tarihinde bir dönüm noktası olan Köy Enstitüleri sisteminin değerine dikkat çekti. Özsönmez, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim birliğini sağlamak amacıyla 3 Mart 1924’te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanununa da atıfta bulunularak "Tevhid-i Tedrisat Kanunu 101 yıl önce 3 Mart 1924 tarihinde yürürlüğe girmiş, Cumhuriyetin ilanı akabinde gerçekleşen önemli reformlar arasında oldukça geniş etkileri olan bir kanundur. Diğer ismiyle Öğretim Birliği Yasası yani Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Anayasaya 430 kanun numarası ile girmiş eğitim öğretim sisteminde oldukça büyük değişiklikler ve gelişimler yaşanmasına neden olmuştur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitim alanında değişiklikler ve reform yapabilme, aynı zamanda eğitim veren kurumların laiklik, millilik, inkılapçılık ilkelerine uygun bir şekilde tek bir çatı altında toplanması amacıyla hayata geçirilmiştir. Kısacası,Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitim öğretimde laikliği ilke edinerek ve birliği amaç edinmiştir.İlaveten,eğitim ve öğretim kurumlarını tercih tek bir çatıda toplayan bu kanunun amaçlarından birisi de,eğitim kurumlarının devlet tarafından daha kolay ve uzmanca denetlenebilir hale gelmesidir. Bu yasanın kabul edilmesiyle birlikte ülkemizde eğitim alanında oldukça önemli gelişmeler yaşanmıştır.O gün varlığını sürdüren ve modern çağın gerekliliğini sağlamayan bütün eğitim kurumları kapanmış, bu kurumların arasındaki ayrılıklara son verilmiş ve bütün eğitim öğretim kurumları devlet kontrolüne geçmiştir. Ayrıca Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla birlikte Latin alfabesi kabul edilmiş,akabinde ki eğitim öğretim kurumlarında bu alfabeyle eğitim görülmesine karar verilmiştir.Böylelikle günümüzdeki eğitim öğretim kurumlarının tek bir çatıda yani Milli Eğitim Bakanlığı altında toplanmış eğitim yönetimi modelinin ilk adımları atılmıştır." dedi.
Özsönmez, öğretmen yetiştirme süreçlerine dair tarihsel gelişmeleri de detaylı şekilde hatırlatarak 1980’lerden itibaren öğretmen okullarının kapatılması, 2014-2015 yıllarında Anadolu Öğretmen Liselerinin dönüştürülmesi ve 2022’de çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerin hakları bakımından yeterli olmadığına değindi.Özsönmez şu ifadelere yer verdi; "16 Mart 1848’de Darülmuallimin adı altında Öğretmen Okulu açılmıştır. Bu tarih öğretmen okullarının ilk kuruluş tarihi kabul edilmiştir. 1940 yılında Köy Enstitüleri açılmıştır. Bu okullar köy çocuklarını yetiştirmiş ve bu çocuklar köylere öğretmen olarak atanmıştır. 1973 yılında çıkarılan Milli Eğitim Temel Kanunu gereği, lise dengi ilk öğretmen okulları 1974 yılında kapatılıp,iki yıllık eğitim enstitülerine dönüştürülmüştür. 1982 yılında yürürlüğe giren kanun ile iki yıllık eğitim enstitüleri Eğitim Yüksek Okullarına dönüştürülmüştür ve Eğitim Fakültelerine bağlanmıştır. 1989 yılından itibaren Eğitim Yüksekokullarının süresi dört yıla çıkarılmıştır ve bazıları Eğitim Fakülteleriyle birleştirilerek bu kurumlar Sınıf Öğretmenliği Bölümüne dönüştürülmüştür. 176 yıllık öğretmen yetiştirme tarihimiz ve Cumhuriyet tarihimiz boyunca köy enstitülerinden başlayarak öğretmen yetiştirme konusunda önemli adımlar atılmasına karşın günümüzde hem öğretmen yetiştirme sisteminde hem de yetiştirilen öğretmenlerin istihdamında ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı itibari ile 299 Anadolu Öğretmen Lisesi kapatılmış ve 171’i Anadolu Lisesine,52’si Sosyal Bilimler Lisesine,76’sı Fen Lisesine dönüştürülmüştür. 14 Şubat 2022 tarihinde ise Öğretmenlik Meslek Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun amacı; Eğitim ve Öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleri ile kariyer basamaklarında ilerlemelerini düzenlemektedir.
Öğretmen Meslek Kanunu’nun Olumsuz Yanları
1) Özlük Haklarının Yetersizliği: Maaş artışlarının ve ek göstergelerin beklentileri tam karşılamadığı görülmektedir.
2) Kariyer Basamakları Sistemi: Uzman ve Başöğretmenlik sınavlarına dayalı ilerleme, öğretmenler arasında ayrımcılığa ve motivasyon kaybına yol açmaktadır. Yine bu süre öğretmenler arasında iş motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.
3) Eşitsizlik Yaratması: Aynı işi yapan öğretmenler arasında maaş ve unvan farklılıkları, çalışma barışını bozmaktadır.
4) Sözleşmeli-Kadrolu Ayrımı: Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçişi ve özlük hakları konusundaki belirsizlikleri devam etmektedir.
5) Bu kanun mesleki bağımsızlıklarını ve karar alma yetkisini kısıtlamaktadır.
6) Kariyer basamakları için sürekli sınav ve hizmet içi eğitim şartları öğretmenler için ek yük oluşturmaktadır.
2024 tarihinde ise Milli Eğitim Akademisi ile ilgili kanun kabul edilmiş olup ilk akademi giriş sınavı 13 Temmuz 2025 tarihinde yapılacaktır.
Milli Eğitim Akademisinin Eksiklikleri
1-Milli Eğitim Akademisi, öğretmenlerin mesleki gelişimini desteklemek amacıyla kurulmuş bir kurumdur.
2-Öğretmenlerin İş Güvencesi ve Saygınlığı: Yeni sistemde, öğretmen adaylarının üniversite eğitimi,KPSS,mülakat ve akademi eğitimi gibi birden fazla aşamadan geçmesi gerekmektedir.
Bu durum öğretmenlik mesleğine erişimi zorlaştırmakta ve mevcut öğretmenlerin statüsünü belirsizleştirmektedir.Yasal Dayanak ve Mevzuat Uyumu: Akademinin yasal dayanakları ve mevzuata uyumu konusunda belirsizlikler bulunmaktadır.1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile mevzuat uyumu konularında netlik sağlanamamaktadır.Eğitim Fakülteleri ile İlişki: Eğitim Fakültelerinin teorik eğitimi, akademinin ise pratik eğitimi üstleneceği belirtilse de bu ayırımın uygulamada ki yansımaları ve olası çakışmalar konusunda endişeler bulunmaktadır.Öğretmen Yetiştirme Sürecinin Uzaması: Mevcut Sistemde öğretmen adayları, üniversite eğitimi ve KPSS ile atanırken akademi ile birlikte bu süre uzamaktadır. 16 Mart 1848’de kurulan Öğretmen Okullarının mezunu olan öğretmenlerin başarıları toplumca bilinmektedir.Eğitim Fakülteleri ve KPSS ile eğitim sürecinin uzunluğunun gereksizliği göz önünde iken, Eğitim Akademisinin anlamı düşündürücüdür.
1940’tan 1950’li yıllara kadar büyük başarılarla sürdürülen Köy Enstitüsü modelinin, siyasi ve ekonomik baskılarla kapatılmasının Türkiye için büyük bir kayıp olduğunu belirten Özsönmez, "Köy Enstitülerine geçişin ana süreci Köy Öğretmen Okullarının eğitmen kursları ile başlamaktadır.1937 yılında, daha sonra Köy Enstitülerine dönüşecek olan Çifteler-Eskişehir, Kızılçullu İzmir, 1938 yılında Kepirtepe-Kırklareli,1939 yılında da Gölköy-Kastamonu’da eğitmen kurslarından daha uzun süre eğitim veren Köy Öğretmen Okulları,İsmail Hakkı TONGUÇ’un emeği ile şekillenir.Bu okullarda 4.ve 5. Sınıflardan bir ilkokul bölümü; ortaokul öğretim programının ekleneceği tarım ve sanat derslerinin yapılacağı bir orta bölüm; kooperatiçilik ve köy katipliği bölümleri olacaktır.Okula köy çocukları alınacaktır. Köy Öğretmen Okulları açılışta 3 yıl sürelidir. Bu okullar 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri adını alırlar ve eğitim süresi 5 yıla çıkartılır. Eğitmen Kurslarıyla başlayan ve Köy Enstitülerine giden süreçte müfredat programları incelenirse İŞE YARAYAN BİLGİYE ulaşmanın temel alındığı görülmektedir. İsmail Hakkı TONGUÇ, köyü canlandırma işine sıradan bir ilköğretim sorunu olarak bakmaz. Eğitim yoluyla köyü canlandırmanın modern anlamlı ilk öğretimi köye mal etmekle sağlanabileceğini öngörür.Köye okulla beraber sağlık, modern teknik, bunların çeşitli araçları, modern kültür, ekonomik bilgi götürülmeyecek olursa, yalnız okuma yazmaya önem veren bir bilgi okulu ile köyün canlandırılamayacağını ifade eder. Köy Enstitüleri eğitim sisteminin kazanımları ve güncelliği aşağıdaki başlıklar altında toplanmıştır.
-Köy Enstitüleri ve Demokratik Eğitim
-Köy Enstitüleri kitap okuma ve tartışma saatleri
-Köy Enstitüleri nitelikli öğretmen yetiştirilmesi
-Köy Enstitüleri ve iş okulu
-Köy Enstitüleri ve sanat eğitimi
-Köy Enstitüleri ve karma eğitim
-Köy Enstitüleri ve halk kültürü
-Köy Enstitüleri ve zanaat eğitimi
-Köy Enstitüleri ve tarım dersleri
-Köy Enstitüleri ve kooperatifçilik
-Köy Enstitüleri ve sağlık kolu
Köy Enstitüleri, Hasan Ali YÜCEL’in Milli Eğitim Bakanlığında 1947’de ayrılma sürecine kadar özgün kazanımları ile eğitime devam etti. Toprak ağaları ve feodal sistemin oluşturduğu karşı devrimci ve iç dinamiklere ve 2.Dünya Savaşının sonlanması sonrası gelişen ABD patentli yeni dünya dengelerinin ürettiği dış dinamikler enstitülerinin kapatılma nedenleri olarak sıralanabilir. 17 Nisan Köy Enstitülerinin Kuruluş yıl dönümünde Cumhuriyet devrimine katkı sunan bu yapıların alelacele, plansız bir biçimde kaldırılması neticesinde Anadolu’nun, kırsal alanlardaki yurttaşlarımızın şehirde yaşayan vatandaşlarımızla arasındaki ekonomik ve kültürel uçurum artmış bu durum da köyden kente göçün temel nedenlerinden birisi olmuştur. Bizler Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümünde bir Cumhuriyet mucizesine dönüşen, oldukça başarılı işler yapan bu kurumun kuruluşunda ve yaşamında pay sahibi olan herkesi saygı ve minnetle anıyor, Cumhuriyet Halk Partisi İktidarına ışık tutacak çalışmaları sonuna dek sahipleniyoruz. Yaşasın Köy Enstitüsü Ruhu, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!" ifadelerinde bulundu.
Yorumlar
Kalan Karakter: