Yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen teknolojik cihazların gün boyunca yoğun ve kontrolsüz şekilde kullanılması, dijital bağımlılık tehlikesini de beraberinde getiriyor.
Teknolojinin kontrolsüz kullanımı her yaşta kendini gösterirken, birçok kişi bağımlı olduğunun farkına varmadan hayatına devam ediyor. Uzmanlar, özellikle çocuklar ve gençler arasında giderek yaygınlaşan dijital bağımlılığın ciddiye alınması gerektiğini vurguluyor.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Dr. Eren Murat Dinçer, dijital cihazların, platformların veya uygulamaların aşırı kullanılması sonucu, kişinin zihinsel, fiziksel ve sosyal iyilik hali üzerinde olumsuz etkiler meydana geldiğini ve bunun teknoloji bağımlılığı olduğunu belirtti.
Teknoloji bağımlılığının genel bir adlandırma olduğunu belirten Dinçer, online kumar, mobil cihaz kullanımı, oyun, sosyal medya, alışveriş noktasında aşırıya kaçan durumların da bağımlılık olduğunu aktardı.
Dinçer, kişinin teknolojiyi kullanımda kontrolü kaybetmesi, teknolojinin kişinin hayatının merkezine gelmesi, okul, iş, aile ve ilişkilerini olumsuz etkilemeye başlamasının, ortada bir problemin var olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Gençlerin beyin gelişimi açısından dürtü kontrolü, muhakeme açısından ise gelişim evresinde bulunduğunu, dijital çağda doğan ve bu şekilde büyüyenlerin "dijital yerliler" olarak adlandırıldığını aktaran Dinçer, "Sonsuz kaydırma, bildirimler ve ödüller, beğeniler gibi özellikler beynin ödül sistemini harekete geçirerek dopamin salgılar ve tekrarlayan davranışları güçlendirir. Son olarak teknoloji, stres, kaygı veya diğer olumsuz duygulardan bir kaçış görevi görebilir. Genç bireyler bir başa çıkma mekanizması olarak dijital aktivitelere yönelebilir ve bu da bağımlılığa kadar tırmanabilir." diye konuştu.
Ekran başında geçirilen zaman duygusal olarak da yıpratıcı olabiliyor
Dinçer, sosyal medya ve mobil cihazların aşırı kullanımının, gençlerin gerçek hayatla bağlarını zayıflattığını, birçok gencin sosyal ilişkilerini yüz yüze kurmak yerine dijital platformlar üzerinden yürüttüğünü dile getirdi.
Bu durumun kaygı ve depresyon gibi sorunlara zemin hazırladığını vurgulayan Dinçer, şunları söyledi: "2025 yılında yapılan bir araştırma, gençlerin sosyal medyayı yoğun şekilde kullanmasının ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını gösteriyor. Benzer şekilde, uyku düzeni bozuluyor, dikkat süreleri kısalıyor ve genel psikolojik iyilik hali düşüyor. Sosyal medya ayrıca gerçek dışı, filtrelenmiş içeriklerle dolu olduğu için gençler kendilerini sürekli başkalarıyla kıyaslayabiliyor. Bu da benlik saygısında düşüşe ve yetersizlik hissine yol açabiliyor. Yani ekran başında geçirilen zaman sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda duygusal olarak da yıpratıcı olabiliyor."
Dinçer, ebeveynlerin çocuklarını bu bağımlılıktan korumaları için öncelikle kendi teknoloji kullanımlarını gözden geçirmeleri gerektiğini vurgulayarak, "Sınırsız şekilde sosyal medya, oyun ve bütün akşam süren televizyon dizileriyle vakit geçiren bir ebeveynin kendisi, bu konuda model olabilecek, sınır koyabilecek bir konumda olmayacaktır." ifadesini kullandı.
Ailelerin, çocuklarıyla iyi bir iletişim kurması gerektiğini kaydeden Dinçer, ebeveynlerin teknolojiyi direkt kötülemek yerine bu mecraları iyi tanıması, oyunları, sosyal medya platformlarını ve bunlarla ilgili gizlilik ve kısıtlamalar gibi ince ayarları iyi bilmesi gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'de günlük internet kullanım süresi 7 saatin üzerinde
Yeşilay'ın, hem kimyasal hem davranışsal bağımlılıkların tamamında çalışan, başta teknoloji bağımlılığı olmak üzere, davranışsal bağımlılıklarla ilgili programlar geliştirmiş dünyadaki ender kurumlardan biri olduğunu kaydeden Dinçer, Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde, teknoloji ile problem yaşayan kişilere ücretsiz terapi desteği verildiğini anlattı.
Dinçer, Türkiye'de günlük internet kullanım süresinin 7 saatin üzerinde olduğunu vurgulayarak, "Sosyal medya kullanımına baktığımızda, ortalama 3 saatimizi bu mecralarda geçirdiğimiz anlaşılıyor. Dolayısıyla sağlıklı teknoloji kullanımı için bireysel farkındalık kampanyaları kadar, teknoloji üretimine yönelik ulusal bir vizyon geliştirmek de kritik." dedi.
Bağımlılık bir beyin hastalığı
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak, teknoloji bağımlılığı ifadesinin doğru bir ifade olmadığını, bunun yerine "dijital davranışsal bağımlılıklar" kavramını kullanmayı tercih ettiklerini belirtti.
Günlük teknoloji kullanımının bağımlılık düzeyine ulaştığının nasıl anlaşılabileceğine ilişkin Dünya Sağlık Örgütünün kabul ettiği 4 belirti olduğunu kaydeden Arıcak, şunları söyledi: "Bu belirtilerden birincisi, zihnin sürekli internetteki bu işle uğraş içinde olması. İkincisi kontrol kaybı. Üçüncüsü, olumsuz sonuçlarına rağmen oynamaya devam etme. Olumsuz sonuçlar özellikle çocuklarda çok çeşitli olabiliyor. Fiziksel olabiliyor. Gözleri artık iyice bozuluyor, göz numarası ilerliyor. Sürekli bilgisayar başında eğik durmaktan omurgası eğilmeye başlıyor, kamburu çıkıyor. Dördüncü belirti ise belirtilerin üçünü de kapsayacak çok önemli bir kriter olan işlev kaybı. Oyun bağımlılığı ile çocuk ciddi anlamda hayatında biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak işlev kaybı yaşamaya başlıyor."
Arıcak, Dünya Sağlık Örgütüne göre bu 4 kriter bir arada son bir yıl içinde görülüyorsa, buna davranışsal bağımlılık, oyun bağımlılığı ya da kumar bağımlılığı adını verdiklerini ifade ederek, "Bağımlılık bir beyin hastalığı. Bu nedenle aşırı oynama ile bağımlılığı karıştırmamak gerek. Yukarıda saydığımız 4 belirtiyi karşılamayan bir çocuk günde 3-4 saat oyun oynadığı için bağımlı olarak tanımlanamaz." diye konuştu.
12 yaş ve üzeri oyun ve kumar bağımlısı kişilere destek veriyoruz
Prof. Dr. Arıcak, ailelerin, çocuklarına erken yaşta telefon ya da tablet vermemesi gerektiğini vurgulayarak, "Anne babaların mutlaka çocuklarıyla güvene dayalı bir ilişki geliştirmeleri, çocuklarına mutlaka zaman ayırmaları gerekiyor. Çocuklarının ilgi ve becerilerine göre bir spor, sanat, müzik, resim gibi, güzel sanatlar gibi bir alana yönlendirmeleri gerekiyor. Yani çocuğu sadece eve kapatmak, güvenliğini sağlamak için sadece derslerine, akademik gelişimine odaklanmak yeterli değil. Çocuğun, hayatı dengeli yaşayacak bir ortama ihtiyacı var." ifadelerini kullandı.
Yeşilay olarak alkol, tütün ve madde bağımlılığının yanı sıra oyun ve kumar bağımlılığıyla ilgili çalışmaları ve gelişen riskleri yakından takip ettiklerini belirten Arıcak, "Öncelikli amacımız bağımlılık oluşmadan önlemek, ancak bağımlılığın ortaya çıktığı noktada ise rehabilitasyon çalışmaları önem kazanıyor." dedi.
Arıcak, Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde (YEDAM) 12 yaş ve üzeri oyun ve kumar bağımlısı kişilere destek verdiklerini kaydederek, "Bağımlı bireyin ya da ailesinin YEDAM'a başvurduğu durumlarda sorunu tanımlamak, düzeyi değerlendirmek, zararı azaltmak ve yok etmek, gerekirse tıbbi destekle ilerlemek, farkındalığı artırmak gibi faktörler çok önemli." şeklinde konuştu.
Dijital bağımlılığın birçok evresi olduğunu belirten Arıcak, şunları kaydetti: "Çocuk mutlaka sağlıklı beslenmeli. 3 öğün yemeğini ailesiyle birlikte masada yemeli, okuldaysa yemekhanede yemeli. En az 7-8 saat uyku uyumalı bir çocuk. Ayrıca mutlaka arkadaşlarıyla sosyal ilişkileri olmalı. Yüz yüze ilişkileri olmalı. Ailesiyle, akrabalarıyla, tanıdıklarıyla, sosyal ilişkilerine zaman ayırıyor olmalı. Çocuk bunları dengeli bir şekilde yapıyorsa, bilgisayar oyunlarına zaman ayırabilir. Bu süre günde 1 saat de olur, 3 saat de olur. O yüzden çocuk tüm yönleriyle dengeli bir yaşam sürüyorsa, oynadığı oyun 1 saat veya 3 saat olmuş çok önemli değil. Yeter ki dengeli bir yaşamı olsun."
Yorumlar
Kalan Karakter: