Nükleer santrallere karşı gezici Sinop fotoğrafları sergisi tüm Türkiye'yi dolaşmaya devam ediyor.
Sinoplu fotoğrafçı Volkan Atılgan'ın nükleer santrallere karşı Sinop fotoğrafları ile tüm Türkiye Halkına nükleer santralin inşa edileceği el değmemiş doğal ve kültürel miras yönünden zengin toprakları görme ve bu çevre felaketinin neleri tehlike altına alacağını göstermeyi amaçlıyor.
Bu kapsamda "Nükleer'e HAYIR! Sinop Fotoğrafları Sergisi" İstanbul/Beylikdüzü Belediye'sinin katkılarıyla 16-18 Şubat Tarihleri arasında Beylikdüzü Kültür Merkezi'nde gün boyu halkının ziyaretine açılacak.
Konu ile ilgili konuşan SNKP Koordinatörü Metin Gürbüz, “Geçtiğimiz 19 ve 20. yüzyıllara toplumsal sorunlar damgasını vurdu. 21. yüzyılda ise ekososyal sorun hakim olacak. İçinde bulunduğumuz bu dönemde, büyük ölçekli siyasi, ekonomik ve çevre krizinin tam ortasındayız. Günümüz ekonomik krizini aşmak için yaşam alanlarımızın metalaştırılması kaoslara neden oluyor.
Bugün Ortadoğu’da olduğu gibi enerji kaynaklarını ele geçirmek uğruna milyonlarca masum insan yerlerinden sürülüyor, öldürülüyor. Maalesef ülkemiz de bu oyunun en önemli uygulama alanlarından biri konumundadır.
Ekolojik kriz olarak adlandırılan bu olgu aslında insanlığın çevresi ile olan ilişkisinin tarihsel krizidir. Bunun adı kapitalist iklim değişikliğidir. Toplumsal ve çevresel tehditler artık bir bütünün ayrılmaz parçaları haline gelmiştir.
Siyasal iktidarların son 50 yıldır süregelen nükleer maceralarına karşı bir refleks olarak 1994 yılında 22 Demokratik Kitle Örgütleri, meslek ve emek örgütleri, odalar,siyasi partiler,kooperatifler bir araya gelerek Sinop Nükleer Karşıtı Platformu kurdular. 1994 yılı umutlarımızın bir bütünlük içinde ete kemiğe bürünerek tek vücut oluşturduğu bir yıl olmuştur.
Bugün altmışı aşkın bileşeniyle yoluna devam eden bu örgütlenmenin temel dayanağı, 26 Nisan 1986 tarihinde yaşanan Çernobil felaketi sonrasında Sinop ve tüm Karadeniz sahil kesiminin radyasyona maruz kalarak kanser vakalarının arttığına tanık olan insanlarımızdır. 1990’lı yıllara kadar çok nadir duyduğumuz kanser vakaları hızla artış gösterdi. Bugün her ailede bir kanser vakası ve her üç ölümden ikisini kanser hastalıklarına kurban veriyoruz. Aynı zamanda bölgemizde sıkça bulunan kestane ve ceviz ağaçlarının da kansere yakalandığına ve ağaçların kuruduklarına tanık olduk. İnsanlar la beraber içinde yaşadığımız ekosistem de birer birer yok oluyor.
Dünyamız artık çevre sorunlarını taşıyamaz hale gelmiştir. Yaşamımız bir kez daha tehdit altında kalmaktadır. Yaşamın sürdürülebilirliliğine dair ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Japonya Fukuşima Daiiçi Nükleer Santrallerinde yaşanan ve tüm kuzey yarım küreyi etkileyen kabus nükleer Rönesans'ın sonunu getirmiştir. Buna rağmen yaşananlardan ders çıkarmak yerine, felaketin boyutunu pek anlamayan halkın “nükleer güç oluyoruz” diyerek popülaritesini kazanmak, nükleer kozu oynayarak yeni ticari rantlar peşinde koşulduğuna tanık oluyoruz.
Bu insanlık suçunu nükleer enerji santrali kararlarına imza atan Japonya hükümeti de işlemektedir.
60 km2’lik İnceburun Yarımadası içerisinde, 1. Derece Doğal Sit olan Hamsilos Tabiat Parkını, 2.nci Derece Doğal Sit Akliman mevkii ile 1.nci ve 3.ncü Doğal Sit statüsündeki Sarıkum Gölü ve çevresi bulunmaktadır. Sarıkum Gölü aynı zamanda sulak alan, önemli bitki ve kuş alanı ile koruma altındadır. Bozburun Yaban Hayatı geliştirme ve özel avlağı bu saha içerisindedir. Yarımadanın denizel ortamı ise balık göç yolları üzerinde olup ayrıca balıkların istihsal alanlarıdır. Saha, balıkçılarımızın voli alanıdır. Ulusal kararlarla da koruma altına alınmıştır.
İnceburun, birçok medeniyetin hüküm sürdüğü İlimizin tarihi, kültürel, arkeolojik ve doğal değerlerinin bir arada görüldüğü ayrılmaz bir parçamızdır.
Ülkemizin dört bir yanında doğanın metalaştırılmasına, yok edilmesine karşı mücadele eden yerel dinamiklerin, çevre birlikteliklerinin emekleme döneminden çıkarak ayağa kalkması, yerel mücadeleyi , orta sınıf muhalefeti ve burjuva duyarlılığından çıkararak kapitalizm karşıtı bir sınıf mücadelesine dönüştürmenin zamanı gelmiştir.
Kapitalizmin her alanda saldırılarına karşı mücadele eden her örgütün farklı mücadele tekniklerini ve amaçlarını ortaklaştırarak, neo-liberal döneme özgü yeni bir strateji belirleyip yol haritası oluşturamazsak dünyamız yaşanamaz bir hale gelecektir.
Başta Sinop olmak üzere Akkuyu ve İğneada'da kurulmak istenen nükleer santrallere karşı toplumsal ve çevresel mücadelelerin iç içe geçmiş bir halde sürmesi için stratejiler geliştirmemiz gerekmektedir. Çünkü bu bütünlüklü bir mücadeledir.
Bu kapsamda, Sayın Volkan Atılgan'ın hazırlamış olduğu Sinop fotoğrafları ile tüm Türkiye Halkına, nükleerle kirletilmek istenen Sinop/İnceburun Yarımadası'nın doğal ve kültürel zenginlikleri göreceksiniz.” dedi.