Sinop Çevre Dostları Derneği Başkanı Hale Oğuz, “Devlet Su İşleri de iyi şeyler yapmaya çalışırken bu ülkeden 7 tuz gölü kadar alanın, suyun, sulak alanın kaybolmasına neden oldu. Bir plan yaparsınız ama mutlaka bilimsel temelleri olması lazım. Sulak alanın ne olduğunu bilmeden Karasu çayının dere yatağını ıslah ediyoruz diye betonladılar. Ne oldu? Su akıp gidiyor. Oysa o su toprak tarafından emilecek, üstünde çalısı, çırpısı, ağacı beslenecek. Sulak alanda da su birikecek. Sulak alanın suyu da akıp gidiyor. Arıtılacak, yer altına sularına gidecek. Zenginleştirecek su da kalmıyor.” Dedi.
“GÜNÜMÜZDE SU NE KADAR KIYMETLİ. AFRİKA’DA BİNLERCE İNSAN İÇME SUYUNA ERİŞEMİYOR”
Sinop Çevre Dostları Derneği Başkanı Hale Oğuz, şöyle konuştu; “Biz çok şanslı bir coğrafyadayız aslında. Sinop bir yarımada. Çok ilginç yeryüzü şekli ve oluşumu var. Yine bu oluşum bu jeolojik devirlerde oluşum nedeniyle yarımadanın sol tarafında kuzeye giden tarafta vaktiyle kocaman körfezmiş, son buzul çağında eriyen buzullar buraya geldiği için İstanbul ve Çanakkale boğazlarından akıp Karadeniz yükseldiği zaman oradaki alçak alanları su basmış ve körfez oluşmuş. Yine binlerce yıl içinde denizin getirdiği özellikle gündoğusu rüzgarlarıyla taşınan kumlar körfezin önünde yığıldığı için denizle irtibatı kesilip lagün gölü dediğimiz göller oluşmuş. Buradan denize dökülen iki tane deremiz ve çayımız var. Karasu çayı ve sıra kara ağaçlar deresi. Tabi dereler ve yağmur sularının getirdiği toprakla önü kapanmış olan lagün gölü zaman içinde toprakla çamurlaşarak bataklık, sazlık üniteye dönüşmüş. Yani gene çok şanslı bir alandayız. Bu bataklık, sazlık üniteler okyanuslar kadar oksijen üreten, suyu filtreleyen ve içme sularını zenginleştiren, kirli havayı zehirli gazları absorbe eden, vücudunda tutan ya da zararsız hale getiren bitkilerin olduğu yer. Böyle bir kıymetli yer. Su. Anlayabiliyor musunuz? Günümüzde su ne kadar kıymetli. Afrika’da binlerce insan içme suyuna erişemiyor. Su kaynaklarını biz gözümüzden daha iyi korumalıyız. Yarın çocuklarımıza yaşama hakkı bırakmak için, onlara su bırakmak için hazır böyle bir alanımız var.
“SİNOP DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR MÜDÜRLÜĞÜNE ÇAĞRI YAPIYORUM”
“1959-1960’lı yıllarda sulak alanın ne olduğunu bilmeden askeri havaalanı olarak Amerika’ya yapıverdik. Ama sonra sivil havacılık adına geliştirdik. En sonda Karagöl bölümü uzatıldı. Uçanı, böceği, börtü her şeyi bol olan bir alan burası. Biyolojik çeşitlilik barınıyor bu alanlarda. Karagöl bölümünü maalesef büyük oranda havaalanına kaybettik. Kanallar açılarak kurutuldu. Ama Aksaz bölümü hale hazırda yaşayan bölümü onu çok iyi korumamız lazım. Maalesef daha biz sulak alanın ne olduğunu anlayamadık. Devlet Su İşleri de iyi şeyler yapmaya çalışırken bu ülkeden 7 tuz gölü kadar alanın, suyun, sulak alanın kaybolmasına neden oldu. Bir plan yaparsınız ama mutlaka bilimsel temelleri olması lazım. Sulak alanın ne olduğunu bilmeden Karasu çayının dere yatağını ıslah ediyoruz diye betonladılar. Ne oldu? Su akıp gidiyor. Oysa o su toprak tarafından emilecek, üstünde çalısı, çırpısı, ağacı beslenecek. Sulak alanda da su birikecek. Sulak alanın suyu da akıp gidiyor. Arıtılacak, yer altına sularına gidecek. Zenginleştirecek su da kalmıyor. Sonra dere yatağının yanlarında toprak içinde yuvalanan canlılar var. Onların yuvaları da alt üst olup gidiyor. Yani biyolojik çeşitliliği yok ediyorsunuz, suyu yok ediyorsunuz. Islah çalışmasıymış. Betonla ıslah olur mu? Zaten doğaya yapacağımız en büyük iyilik yarına, geleceğe yapacağımız en büyük iyilik doğaya el sürmemektir. Sinop Doğa koruma ve milli parklar müdürlüğüne çağrı yapıyorum. Geleceğe karşı sorumluluklarını unutmasınlar. Bu sulak alanları korumak zorundayız. Koruyalım.”
Yorumlar
Kalan Karakter: