Ah be hayat bu dünyada kime değer verdimse umutlarımı ve hayallerimi çaldılar. Fedekarlığı hep ben yaptım. Buna rağmen karşıdan kalleşlik ve iki yüzlülük gördüm. Hep benim yanımda olurlar sandım. Fakat işin içine çıkar ve para girince ne dostluk kaldı nede kardeşlik. Meğerse bunca yıl bana karşı gülüşleri sahte, davranışları ise yapmacıkmış. Dışarıdan halimi hiç belli etmesemde içimde fırtınalar estiğinde kalbimin acısını ve sancısını hep derinden hissetim. İyi niyetli olmayı insanlık adına rehber edindim, fakat kaybeden hep ben oldum. Yüreğimde derin yaralar açsada nefret ve isyandan uzak kaldım. İnsanlar kırılmasın diye hep sesiz ve susukun olmayı tercih ettim. Sesizlim ve suskunluğum korkaklıktan değil sadece büyüklerime karşı saygımdandır. Sizler ağladığınızda bende ağladım, sizler güldüğünüzde bende güldüm. Dost gibi göründünüz bana düşman oldunuz. Halbuki ben sizi hep dost bildim. Siz ise dostukları, akrabalıkları ve kardeşliği ikinci plana iterek menfat ve parayı tercih ettiniz. Hiç bir suçum olmadığı halde hayat bana bir bedel ödetiyorsa, Allahın adaleti de o bedeli size bir gün mutlaka ödetecektir. Belki hatanı anlar beni af et dersin. Fakat kırılan kalbi tamir etmek ve onarmak asla mümkün değildir. Şunuda iyi bilinki, artık hiç bir şey eskisi gibi asla olmayacak. Bu dünya da yaşadığım ve nefes aldığım müddetçe sizleri afetmem kesinlikle mümkün değildir.
Bazen insan yapılanları gördüğünde adeta kahroluyor. İnsan hiç ummadağı bir yerden darbe aldığında kendini gerçekten kötü hissediyor. İnsan işte o zaman hayatın ne kadar acımasız ve zalim olduğunu anlıyor. Yapılan kötülüklerin karşısında adeta insanın içi acıyor ve nefes almakta zorlanıyor. Sonuçta hepimiz bir insanız ve öyle bir an geliyor ki hayata isyan ediyorsun. Kötülük ve dargınlıklardan insanlar bu zamana kadar hiç bir şey kazanmamış diyorsun, dost elini uzatıyorsun maalesef o el havada kalıyor. İşte o zaman insanın duygusu köreliyor ve adeta duygu ölmesi yaşıyorsun. Ne kadar iyi niyetli olursan ol olaylar karşısında bir anda acımasız insan olayım diyorsun, olmuyor be kardeşim yapamıyoruz, kötülük ve kalleşlik yapmak bizim vicdanımızda haramdır. İnsanların birbirlerine saygı duyması insan olmanın en yüce duygusudur. Dostluk ve kardeşlik varken, kötülüğün peşinden koşarsan hem saygınlığını bitirirsin hemde vicdanında derin yaralar açarsın. Şunu çok iyi bilmek lazım ki hayatta hiçbir şey sevgi ve saygı kadar değerli değildir. Esasen hayatı anlamlı kılan ve insan olarak bizlere yaşama sevinci veren içimizden gelen o güçlü duygularımız değilmidir.
Hayat o kadar kısaki umutlarımızı ve hayallerimizi bir kenara iterek yaptığımız yanlışlıklarla hayatımızı çekilmez bir halle getirmek kendimize yaptığımız en büyük kötülüktür. Sevginin ve dostluğun peşinden koşarak gitmek her insanı mutlu edecektir. Şunu da iyi bilmek lazım mutluluğun olduğu bir sofrada kötülükler ve kalleşlikler asla barınamaz. Karşımızdaki insanları kırmak ve incitmek kötülüğün peşinden koşan insanların yaptığı acımasızlıktır. Halbuki gönüllerdeki dostluğun açamayacağı hiç bir kapı yoktur. Yeterki gönüllerimiz ve kalplerimiz güzelliklere hep yakın olsun. İşte o zaman yaşamın ne kadar huzur verdiğini insan mutlaka hissedilecektir. Mutluluğun ve huzurun simgesi gülmektir. Hani hep derler ya bir gülüş dünyaya bedeldir. Onun için gülmek insanın enerjisini artırır ve insana mutluluk verir. Ruhumuzu serinleten ve okşayan en güzel duygu insanların birbirlerini sevmesidir. Bunun karşılığı olarak da içimizden gelen mutluluğun simgesi ise doyasıya gülmektir. Öfke ve kırgınlık insan hayatında hiç istemediğimiz bir duygudan ibarettir. Esasen İçinde her kötülüğü barındıran ve insanlara düşmanca bakılmasını sağlayan öfke ve kırgınlığı kontrol altında tutmak zor olsada, insanlık adına yapılması gereken tek şey olaylara karşı olumlu düşünerek, olumsuzlukları yenmek olmalıdır. Hayat bazen ne kadar acımasız olsada insanın ruhunda güzellikleri barındaracak bir duygu hissi mutlaka olacaktır.
Zaman o kadar çabuk geçiyor ki peşinden ne kadar koşarsan koş yakalamak asla mümkün olmuyor. Esasen burada zamanla beraber insanın ömrüde su gibi akıp gidiyor fakat biz bir türlü farkına varamıyoruz. Geriye dönüp geçmişe baktığımızda çocukluğumuzun ve gençliğimizin en güzel yıllarını geride bırakarak yeni bir hayat yaşamak zorunda kalıyoruz. Yaşlılık dönemine girdiğimizde ise hayat acımasızlığını bizlere hissetirerek sanki geçmişin intikamını alırcasına sağlık sorunları ile karşı karşıya kalıyoruz. Geçmişte yaptığımız hatalar ve gençliğin vermiş olduğu enerji ile vucudumuza zarar veren bazı eylemler sonucunda hayat bizlere acımasızlığını öyle bir hissettiriyorki ne kadar pişman olursan ol hiç bir faydası olmuyor. Yapılan kötülüklere ve kalleşliklere rağmen yinede yaşamak çok güzel bir duygu olduğuna göre hiç bir zaman dürüstlükten ödün vermeden hayata iki elle sarılmak yaşam için gerekli yapı taşlarından biridir. İnsanlara karşı duygusal davranarak veya yanlış kişilere güvenerek hayatın acımasız tarafını bizlere tatıran o insanlara karşı her zaman tedbirli olmamız yaşantımızın bir gereği olmalıdır. Hayatın bizlere yaşattığı bu acımasızlığın üstesinden gelebilmek yine insan olarak bizlerin yapması gereken, yanlış bir yerde durmak yerine, doğruların bulunduğu bir yerde olmak bizler açısından hayat ve yaşamak daha anlamlı olacaktır. İnsan oğlu her zaman yanlış ve hata mutlaka yapacaktır. Bilerek hata ve yanlış yaparsan hayat insana hiç bir zaman asla acımaz. Önemli olan yapılan yanlışları ve hataları anlayarak oradan geri dönersen ACIMASIZ HAYAT insana mutlaka bir gün gülen yüzünü gösterecektir.