Bazı insanlar hayattan istediklerini alırken, bazı insanlar ise maalesef hayatın acımasız ve sahte yüzü ile karşılaşarak bir türlü işleri yolunda gitmez. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki sürekli kaybeden ve üzülenler hep iyi insanlar oluyor. Para ile değer ölçülen bir dünyada manevi değerlere ise hiç kıymet verilmiyor. İnsanlar eşit haklara sahip olmasına rağmen refah ve gelir seviyesine bakıldığında eşitlikten bahsetmemiz mümkün değildir.
Bazı insanlar karnını zorla doyururken bazıları ise refah içinde yaşıyor. Hal böyle olunca da mutlu kesim her istediğini yaparken, mutsuz kesim ise çile çekmeye devam ediyor. İnsanca yaşamak her insanın en doğal hakkıdır. Bu imkanı da sağlayacak sistem ise eşitlik ilkesidir. Bazı kesimlere fazla ücret verip karnını doyururken, diğer bir kesime yeterli ücret vermeyip açlığa mahkum etmek eşitlik ilkesine aykırıdır. Eğer adalet terazisi her zaman eşit tutulursa yaşam adına hiç bir sorun kalmaz.
Yardımlaşma ve paylaşım toplumlar için vaz geçilmez bir unsurdur. Bunu sağladığımız müddetçe güçlü, sağlam ve mutlu bir toplumun temelini atmış oluruz. Hem toplum olarak birbirimize güvenimiz artar hem de insanoğlu için vazgeçilmez olan toplumsal barışın gelmesini sağlarız. Sevgi ve acı çekmek hem duygu hem de bir histir. Sevgi mutluluğu, acı çekmek ise üzüntüyü simgeler. Mutlu olmak insan hayatında vaz geçilmez bir duygudur. Acı çekmek ise hiç kimsenin istemediği can acıtıcı bir duygudan ibarettir.
Hayatın acımasız ve zalim yüzü bizleri o kadar çok üzdüğü ve kırdığı anlar oluyor ki insan olarak katlanmaktan başka çaremiz olmadığını görmek insanın acısını ve üzüntüsünü bir o kadar daha artırıyor.
İnsan olarak hepimiz bu dünya içinde yaşamak zorundayız. Bunun dışında gideceğimiz hiç bir yer olmadığına göre neden o zaman birbirimizi kırarak düşman kesiliyoruz. ? Neyi paylaşamıyoruz ? Dostluk ve sevgi varken kötülüklerle neden arkadaş oluyoruz. İçinde çıkar ve beklenti olmayan sadece kalp ve gönül dostluğu olan ve gözlerinin içi sadece sevgi ile gülümseyen insanların etrafa saçtığı mutluluk ışığı ile aydınlandığında yaşam sevgisini ve gerçek dostluğu böylece yakalamış oluruz.
Kötülük insana düşman, iyilik ise dostluk kazandırır. Kötülükleri mahkum edip, iyilik ve dostlukların yollarını açalım. Acımasızlık ve merhametsizlik insanlık adına en kötü duygulardan biridir. Bu karaktere sahip olan insanlar sinsi ve yapacakları kötülükleri dışarı asla yansıtmazlar. Zamanı geldiğinde ise insanların üzerine zehrini akıtarak istediklerini elde etmeye çalışırlar. Karanlıkta yol almak her zaman tehlikelidir. Karşına ne çıkacağını kestirmeniz asla mümkün değildir. Onun için kötülükler hep karanlığı severler.
İnsanların acımasızlığını gördükçe insan kendine soruyor neden bu kadar acımasız oluyoruz ? Belki hayatın yükünün ağır olmasından, belki de isteklerimizi karşılayamadığımızda dışa vurduğumuz olumsuz ve mutsuzluğun bir göstergesidir. Bazen bu durum şiddete kadar gidebiliyor. Bunun önüne geçmek ise yine bizlerin göstereceği sabır ve inancımız dahilinde kimseye zarar vermeden dostane ve bilinçli bir şekilde olayı çözmektir. Acı çekmek insanoğlunu en fazla yoran ve üzen duygulardan biridir. Çok sevdiğimiz bir değeri kaybettiğimizde çekilen acı gerçekten dayanılmaz bir hal alıyor. Bu acıyı ölünceye kadar kalbimizde ve yüreğimizde her zaman hissederek unutulması asala mümkün olmayan acılardır.
Birde yapılan kalleşlikler ve aldatmalar sonrası duyduğumuz acılar vardır. Aldatma ve kalleşlik insanlık adına yıkıcı bir davranış biçimidir. Hiç kimse bu insanlık dışı olaylara maruz kalmak istemez. İnsanların birbirlerine karşı güven duygusu yok olmaya başladığında aldatmalar artık kaçınmaz olur. Aldatmanın hiç bir haklı tarafı yoktur. Bunun yerine medeni bir şekilde anlaşarak ayrılmak daha mantıklı bir yoldur.
İnsanoğlunun tek bir amacı vardır iyi bir yaşam ve mutlu bir hayat sürmektir. Bazen hayat insana acıyı hissettirdiği gibi bazen şans insanın kapısını çaldığında hayattan istediğini alırsın, bazen de mutluluğu ararken mutsuzluk kaderin olur. Esasen sahip olduğumuz hiç bir şey bu dünyada bize ait değildir. Onun için hayatta insanı ne mutlu ederse onun peşinden koşmaktır. Maalesef İnsanın işleri her zaman yolunda gitmiyor. Çok istediğin her hangi bir şeyi sanki hayatın acımasız yüzü engelliyor. İsteklerin ve taleplerin bir türlü olmuyor ve tüm kapılar insanın yüzüne kapanarak şans insana bir türlü gülmüyor. Hayat inişli ve çıkışlı bir yoldur.
Bu yolda ilerlerken bazen hayatın en tepesinde olduğumuz anlarda oluyor, bazen de acımasız hayatın insanı dibe vurduğu zamanlarda olmuştur. Önemli olan yere düştüğünde kalkmasını bilerek tekrar aynı zirveye çıkmak olmalıdır. İnsan hayata karşı umudunu kaybettiğinde yaşama sevinci de o derecece azalır. Burada öne çıkan diğer bir durum ise bunca olaylardan sonra insanlara karşı güven duygusu da zayıflamış olur. Buna rağmen mücadele ve azimle bu şansızlığı yenerek insan tekrar kaybettiklerini kazanma şansını yakalayabilir.
Hepimiz bazı şeyleri yaşayarak tanık oluyoruz, hayat insana bazen dost, bazen düşman gibi davranıyor. İnsan öyle bir an yaşıyor ki tamamen çaresiz kalıyor. İşte o zaman hayatın o soğuk yüzü insanı bir anda buz kestiriyor. ACIMASIZ HAYAT bizleri üzse de yine de yaşamak güzel bir duygudur.
Yorumlar
Kalan Karakter: