Her insanın düşünce ve fikir olarak kalbinden geçenler tamamen farklıdır. Bazı insanlar iyi niyetlidir, bazıları ise iyi niyetten yoksundur. Esasen kalp sevginin ana merkezidir. Sevginin olmadığı bir yerde kalp kırgınlığı vardır. Kalp kırgınlığı ise mutsuzluğun bir ifadesidir. Kötü duygulardan, kıskançlıktan, iftiradan, iki yüzlülkten, husumetten ve kötülüklerden kendimizi koruyalım ve bir başkası içinde bu kötü hissleri kalbimizden geçirmeyelim. Başka bir kişi bizlere karşı hata ve yanlış yapmışsa o kişiye karşı önce sabırlı olalım. Daha sonra kişi ile iyi bir iletişim kurarak ikna dediğimiz güç duygusunu da devreye sokarak yaptıklarının yanlış olduğunu kişiye izah edelim. Tabiki, insanları ikna etmek o kadarda kolay bir iş değildir. Bu gibi olaylarda ikna yeteneğimizi ve inanırlığımızı iyi bir şekilde kullanırsak o kişide yanlış yaptığının farkına varır ve böylece olaylar tatlıya bağlanmış olur. Kalbimizden geçen her duyguyu ve düşünceyi dışa vurma imkanımız yoktur. Bazen bir şeylerin sır olarak kalması gerektiği durumlarda o sır sadece bizimle beraber yaşamalıdır. Diğer taraftan aile varlığı çok önemli bir kavramdır. Burada yaşanan olumlu veya olumsuz gelişen olaylar kesinlikle aile içinde kalmalıdır.
İnsanların kalbinden geçen olayları, düşünceleri ve fikirleri eyleme dönüştürme çabaları bazen başarılı olur bazende başarısızlıkla sonuçlanır. Başarılı olduğumuz her şeye sahip çıkarız ve onu savunuruz. Başarısız olduğumuzda ise onu bir kenara bırakıp sahip çıkmayız. Başarıya nasıl sahip çıkıyorsak başarısızlığıda sahip çıkmamız gerekir. Burada insan kendine şu soruyu sormalı ben neden başarısız oldum ? Bu düşünce doğrultusunda yola çıkılarak başarısızlığın nedenlerini araştırarak bulduğumuzda kendimize hem bir güven gelir, hemde bir daha o yanlışı asala yapmayız. Bir şeyleri başarmak ve başarılı olmak her insan için bir gurur kaynağıdır. Başarının içinde yatan en önemli enerji çalışmak ve mücadele etmektir. Bu enerjiyi doğru bir şekilde kullandığımızda karanlıklar aydınlanarak yolumuz açılır ve hiç bir engel karşımızda kesinlikle duramaz. Önemli olan fikir ve düşüncelerimizi doğru bir şekilde yansıttığımızda bize hep bir güç verecek ve bu güçte bizim enerjimiz olacaktır. Duygular insan için hep ön plandadır. Güzel bir duyguya sahip olduğumuz müddetçe kalbimizden geçen her şey başarıya ulaşacaktır.
Alın teri ile kazanıp insanın boğazından geçen her şey helal lokmadır. Helal kazanç aynı zamanda insana hem huzur verir, hemde bereketin ana kaynağıdır. Hiç bir emek vermeden, yorulmadan, ter dökmeden, sahip olunan kazanç ise haramdır. Helal para kazanmak her zaman yorucu bir iştir. Ter akıtmak gerektirir, insana yorgunluk verir, en önemlisi helal ile kazanılan para insana mutluluk ve huzur getirir. İnsanlar nefsine yenilip haram lokmanın peşinden koşabilir. Burada yapılanların yanlış olduğu idrakına varıp bir pişmanlık duygusu dahilinde haram kazançtan uzaklaşmak insanın yapması gereken en akılcı ve en doğru yoldur. Haram kazanç insanı hiç bir zaman zengin yapmaz. İnsanı sürekli huzursuz ve mutsuz eder. Haram kazancın hiç bir zaman haklı tarafı ve savunulacak yanı yoktur. Şunuda iyi bilmek lazım haram mutlaka bir gün insanın kapısını çalarak ve insanı perişan eder. En güzel kazanç terleyerek ve çalışarak kazanılan helal olan paradır. Haramın peşinden değil, helal olanın peşinden koşmalıyız. Onun için kalbimizi hep güzelliklerle dolduralım ve asla kalbimizden haram kazanç geçirmeyelim.
Kalbimizden geçenleri dışa vurduğumuzda bazen bizleri zor durumda bıraktığı olmuştur. Karşımızdaki insanı kıskanarak elimizden geldiğince kötü davranmaya çalışırız. Hatta ona karşı kötülük düşünerek onu zor durumda bırakmak isteriz. Hiç bir hatası olmadığı halde insanları bilerek zor durumda bırakılması pek adilce bir tutum değildir. Esasen kişiye yapılan büyük bir haksızlıktır. Peki yapılan bu adaletsizik
insanlara ne kazandır ? Hiç bir şey kazandırmaz. Sadece kişiye yapılan bir saygısızlık olur ve onu kişiler karşısında küçük düşürmektir. İnsanları küçük görmerek veya küçük düşürmek insanlığa aykırı bir tutumdur. Demokrasının özünde toplumlarda yaşayan insanlar eşittir ve aynı haklara sahiptir. Onun için kişi ayrımı yapmadan insanlara aynı mesafede davranmak insanlık gereğidir. Bu bir haktır ve bu hakkı tanımamak veya görmemezlikten gelmek demokrasiye yapılan büyük bir darbedir. Diğer önemli bir konu ise çocuğunu arkadaşı yanında azarlayarak onu rencide etmek veya küçük düşürmek hiç bir babaya veya anneye bu hakkı vermez. Kim olursa olsun hiç kimse insanların onurlarıyla oynama hakkına sahip değildir. Onur denen kavramın içinde insanın hasiyeti, gururu, şerefi ve saygınlığı vardır. Doğduğunda tüm insanlar eşit olarak doğar ve birbirlerine karşı saygılı olmak zorundadır. İnsan olarak hiç kimsenin birbirinden üstün tarafı yoktur. Şunuda belirtmekte fayda olduğunu düşünmekteyim. Bazı insanların makam ve para üstünlüğü vardır. Bu üstünlük sadece bu dünyada geçerlidir. Ebediyete intikal edildiğinde ise bu üstünlüğün hiç bir değeri yoktur ve geçersizdir. Kötülük yapmak hiç kimseye bir fayda getirmemiştir. Onun için KALBİMİZDEN GEÇENLER hep güzel duygular olsun.