Her köşe yazım, aslında çok önemli bir tecrübemin eseridir. Başkaları gibi "boş ver" diyemiyorum; ben yandım, siz yanmayın, biz yandık, çocuklarımız yanmasın diye çabalıyorum. Benim başıma gelenin başkasının başına gelmemesi için gösterdiğim tüm gayretler bu yüzdendir.
Ülkemizde her çocuk ilk, orta ve lise eğitimini tamamlıyor, hatta birçoğu üniversiteye gidiyor. Eski yıllara göre okuma oranımız çok yüksek. Ancak kimin ne okuduğu bir yana, yetişen gençlik neredeyse yalnızca cep telefonu ile internette gezinmeye odaklanıyor.
Peki, herkes okuyup internette, TikTok’larda, sosyal medyalarda dolaşınca ne oluyor biliyor musunuz?
Bomboş bir nesil yetişiyor demektir. Yalnızca tüketen, bozulanı kaldırıp atıp yenisini alan... Bozulan makineyi tamir edecek hiçbir zanaatkârın, ustanın kalmayacağı anlamı geliyor insanın aklına.
Şimdilerde yapay zekâ da oluştu. Tam da yazdığım gibi! Hatta bu köşe yazısını bile ona kontrol ettireceğim; bakalım hangi sonuca varacağız.
Başımdan her gün onlarca şey geçiyor ama bir tanesini sizlerle paylaşmayı ve anlatmayı düşündüm. Takdiri sizler koyun.
ÇÖP DENİLEN BUZDOLABI
Bir hafta önce bir tanıdığım aradı. Dedi ki: “Osman Abi, bizim köydeki buzdolabı alt kısmını soğutmuyormuş. Kamuran’ı aradım, o bana servis bulacak.” Ben de “Tamam” dedim. Aradan bir gün geçti, bir daha aradı. "Servisi aradık, 'O dolabın artık parçası yok, çöpe atın, yenisini alın, tamir edilmez' dedi." Bunu söyleyince, "Dur," dedim. "Bir de ben bakayım." Yer, Sinop'un Göller Köyü. Yaklaşık git-gel 100 kilometre. Gerçi servis karar vermiş, "Bu dolap çöp" demiş ama olsun. Bu devirde bırak servisi, babana bile güvenmeyeceksin! En azından ben onu öğrendim bu hayatta. En az bir kere keşif için gitmek gerekiyor.
Akşam saat 20.00’de yola çıktım. Teyzemi aradım, "Teyze, çayı demle, geliyoruz," dedim. Yol bir saat sürdü. Buzdolabını karşıma aldım. Hangi numara tornavida ile açılır buldum. Önce üst kısmın içini söktüm, arızaya ulaşamadım. Sonra alt katı söktüm, yine arızaya ulaşamadım. Arkasına baktım, arızalı olabilecek elektronik bir modül arıyorum, bulamadım. Sonra bir daha göz gezdirirken dolabın üst kısmında bir düğme fark ettim ve olduğu yeri söktüm. İki yıldız vida vardı, çıkardım. Evet, arızalı elektronik devreyi buldum ve dikkatlice söktüm.
İki tane parça zarar görmüş, birinin durumu çok ciddi. Köyde ne telefonum çekiyor ne de internetim çalışıyor. İnternette parçayı sorgulayamadım, var mıdır yok mudur? Ardından buzdolabı dolu olduğu için, içindekilerin çok acil başka bir dondurucuya konması gerektiğinden aceleyle çıkıp Sinop’a geldim. Önce donmuş gıdaları kontrol altına aldık. Ardından, parçanın olabileceğini düşündüğüm Gelincik'te "Resto Yapı" diye, bu tür parçaları bulunduran ve benim de iyi tanıdığım bir arkadaşım var. Ona parçanın resmini WhatsApp’tan yolladım. Hemen cevap verdi: “Var abi, hem de hem yerli hem orijinal var,” dedi. “Tamam, onlar benim, geleceğim yarın,” dedim. O gün gittim ve iki parçayı da aldım. Çünkü gideceğim yol 100 km.
Gittiğimde işi bitirmem lazımdı; boşa git-gel, boşa yakıt masrafı demekti çünkü. Ertesi gün, yani dün, saat 20.00’de çıktım, yine saat 21.00’de olay yerine ulaştım. İki vidayı çıkarıp parçayı taktım. İşlem tamam! 10 dakikamı aldı ve şu an çalışıyor.
Yine internet ve telefon çekmediği için, telefonumun çektiği yerden, o buzdolabına "çöp" raporu veren servise selamlarımı bir şekilde yolladım. Umarım ulaşmıştır.
NEDEN ANLATTIM?
Şimdi bu konuyu neden mi anlattım? Bu tür elektronik ev aletleri artık çöpe gidiyor. “Garanti bitti, tamiri yapılmıyor” deyip çöpe yollanıyorlar. Çünkü artık usta yetişmiyor! Eskiden bazı çocukların okuma imkânı yoktu; ya ailesi fakirdi, ya bölgede okul olmazdı ya da çocuğun okumaya becerisi olmazdı. Bu gibi durumlarda o çocuklar bir ustanın yanına verilirdi. Kitaplardan öğrenemediğini, öğretmenden öğrenemediğini ustasından öğrenirdi. Göre göre, eli tornavida tuta tuta, lehim yapa yapa öğrenirdi. Ama öğrenirdi.
Ben aslında bir usta öğreticisiyim ve onlarca kişi yetiştirdim. Şu anda Sinop'un elektronik ustalarının çoğunun da ustasıyım. Ben belki 100 kişi yetiştirdim ama 10 kişisi Sinop'ta ve Sinop onlara muhtaç. Hiçbir ustam gerekmedikçe "Bunu çöpe atın" demez. En son bunu bir de Osman Abi’ye baktır derler.
Geçtiğimiz yıllarda Sinop Valiliği çatısı altında Milli Eğitim Müdürlüğü bir proje başlatmıştı. Akıbetini bilmiyorum ama proje tam da dediğim gibi bir projeydi: "Ustalar öğrencilerle buluşuyor, herkesin bir mesleği olmalı" diye. Şimdilerde ne aşamada, kaç ustamız oldu, kaç öğrenci bu işlerde çalışıyor bilmiyorum ama bu projenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kalın sağlıcakla.
Yorumlar
Kalan Karakter: