Sabır gerçekten de ne kadar kıymetli bir nimet, özellikle de sabredenler için... Yaklaşık on yıl önce bir cumartesi pazarıydı. Fidan satan birine rastladım. Fidanlara meraklı olduğum için dayanamadım ve iki tane Napolyon kirazı fidanı aldım. Aynı gün yol kenarına diktim ikisini de. Biliyordum belki meyvelerini yemek bana nasip olmayacaktı ama olsun, ben dikeyim de torunlar yesin, kuşlar nasiplensin, gelip geçen gözü gönlü açılsın diye düşündüm.
Aradan zaman geçti, fidanlar ağaç oldu. Ancak ikisinden biri diğerine göre çok daha hızlı büyüdü. Ne yaptıysam diğerini toparlayamadım, sonunda kurudu ve onu söktüm. Yerine bir can eriği fidanı diktim.
İşin garibi, o can eriği fidanları bile meyve verdi; kimi az, kimi çok. Ama o ilk diktiğim, tek başına kalan kiraz ağacı inatla meyve vermedi. Kaç kez 'Şunu kesip ağacından zurna yapayım bari!' diye düşündüm. Ama sabrettim işte.
On yaşını geçmişti ve hala meyve yoktu. Meyve vermeyince de iyice büyüdü, dalları göğe uzandı sanki. Artık sabrımın son demlerindeydim. Motorlu testereyi alıp kökünden kesecektim. Tam o gün ilginç bir şey oldu. Testereyi ödünç almak için Bayram Kaya'ya verdim ama onda da yokmuş. Gelince keserim diye düşündüm. Sonra öğrendim ki o da Mustafa'ya vermiş. Mustafa'ya verilen motorlu testereden hayır gelir mi, orası da meçhul... Kısacası, testere olmadığı için o ağacı hala kesememiştim. Ve bugün bir de ne göreyim!
Ağacın her dalı kirazla dolu! Bu yıl bizim bahçenin de içinde olduğu birçok bahçede don olayı yaşandı, cevizler, erikler zarar gördü. Don vurmayan tek şey, on yıldır bana meyve vermeyen o kiraz ağacım oldu. Belki de zurnaya dönüşeceğini hissetti, kim bilir? Kesmediğim için şimdi meyvelerini görmek beni gerçekten çok mutlu etti. İşte bu yüzden sabır gerçekten büyük bir ilaç. Rabbim herkese sabır ihsan eylesin."
Yorumlar
Kalan Karakter: