Kimi insanlar doğuştan şanslı sanılır; akıllı, sezgili, gözlem yetenekleri güçlü… Oysa çoğu zaman bu özellikler, bir ayrıcalık değil, görünmez bir sürgündür. Çünkü her şeyi fark eden bir zihin, kalabalıkların içinde bile yapayalnız kalır.
Sinsiliği sezersiniz mesela. Birinin dostça uzattığı elin içinde gizlediği iğneyi fark edersiniz. Cümleler kurarken kelimelere saklanan niyetleri yakalarsınız. “Senin iyiliğin için” diye başlayan cümlelerin ardındaki denetim arzusu, “Şakaydı” diye geçiştirilen cümlelerin içindeki küçümseme gözünüzden kaçmaz.
Ve işte o anda anlarsınız: O masada gerçekten “yalnızsınız”.
Aptallık artık sadece sizi rahatsız eden bir saflık değildir. Çünkü aptal gibi davrananların aslında neyi gizlemeye çalıştığını görürsünüz. Bazen öyle ustaca sergilerler ki o rolü, çevrenizdekiler onlara hayran kalır. Ama siz, perde arkasını görmüşsünüzdür bir kez. O yüzden gülüşlere eşlik edemezsiniz. Etmeye kalkarsınız belki, ama içten gelmez. Zoraki gülümsemelerle kalabalığa karışmaya çalışırken, bir yanınız hep dışarıda kalır.
Geri zekâlılığın başka bir türünü fark edersiniz: Bilerek görmeyenleri, işine geldiği gibi anlayanları, cehaleti bir konfor alanına çevirenleri. Onlar düşünmez, sorgulamaz, rahatsız olmaz. Ama siz… Her detayı fark ettikçe, her boşluğu analiz ettikçe, ağırlığınız artar. Çünkü bilmek, sadece farkındalık değil; çoğu zaman çaresizliktir.
Ve şark kurnazlığı… O en sinsi olandır. Sadece çıkarı uğruna can ciğer olanları, ortamı koklayıp rüzgâr nereye eserse oraya dönenleri, size dost gibi yaklaşıp en küçük boşlukta sizi arkadan çekiştirenleri… Onları da görürsünüz. Hatta çoğu zaman daha ağızlarını açmadan, beden dillerinden, bakışlarından tanırsınız.
Ama bunu dillendiremezsiniz. Çünkü çevrenizdekiler henüz onların maskesini görmemiştir.
Siz konuşursanız, “Abartıyorsun” derler. “Negatif bakıyorsun”…
Hayır, siz sadece görüyorsunuz.
Gerçek ilişki kurmak zorlaşır artık. Çünkü insanlar çoğunlukla kendilerini kandırmayı, yüzeyde gezinmeyi seçer. Siz ise derine inersiniz. Küçük hesapları, gizli rekabetleri, sahte yakınlıkları sezdiğinizde, ilişki kuramazsınız. Ya da kurmak istemezsiniz. Çünkü size göre ilişki, içtenlik ister.
Ve içtenlik, farkındalığın olduğu yerde pek azdır.
Bu bir tercih değildir aslında. Yalnız kalmak istemezsiniz.
Ama yalnızlık sizi bulur.
Çünkü artık hiçbir sohbet “sade” değildir. Hiçbir dostluk “yalın” değildir.
Her şeyin arkasında başka bir şey vardır. Ve siz, o “başka şeyleri” görebildiğiniz için, sahici kalmakta ısrar ettiğiniz için, yalnızsınızdır.
Ama belki de bu yalnızlık, sahte kalabalıklardan daha onurludur.
Fark etmek yalnızlaştırır, evet.
Ama o yalnızlıkta, ruhunuzun sığamadığı hiçbir yalanın içine girmek zorunda kalmazsınız.
Ve bazı yalnızlıklar…
Gerçekliğin en sadık yoldaşıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: