Bir yalana inanmış olmak, insanı aptal yapmaz. Aptallık, gerçeği görmek istemediğinde başlar; ama inanmak, insana dair en saf ve en kırılgan yanın göstergesidir. Çünkü inanmak, kalbin kapısını aralamak, bir başkasına güvenmeyi göze almak demektir. Yanılgı da çoğu zaman işte bu açık kapıdan içeri girer.
İnsanın kandırılabilir olması, aslında onun ruhunun hâlâ lekesiz bir tarafı olduğuna işarettir. Ne kadar çok incinmiş olsak da, içimizde hep bir çocuk kalır. O çocuk hâlâ birine güvenmek, söylenen söze inanmak ister. Saflık, işte bu çocuğun hayatta kalma çabasıdır. Aptallık değil; masumiyetin yankısıdır.
Karaktersiz olan, yalanı bilerek söyleyendir. Onun içinde güvene yer yoktur, içindeki çocuk çoktan ölmüştür. Saf olan kandırılır belki, üzülür, yaralanır; ama yine de kalbinin kapısını kilitlemez. Çünkü o bilir ki, dünya ancak güven ile nefes alır. İnsanı insan yapan, birbirine inanabilmesidir.
Bir yalana inanmış olmak sizi küçültmez, aksine yüce kılar. Çünkü samimiyetinizin, temiz kalbinizin kanıtıdır bu. Evet, can acıtır, evet, hayal kırıklığına uğratır. Ama en sonunda gerçeği gördüğünüzde, kendinize dönüp şunu söyleyebilirsiniz: “Ben kötü olmadım. Ben sadece iyi niyetle inandım.”
Ve işte o an, içinizde bir gurur büyür. Çünkü karaktersizlik, en ağır yüklerden biridir. Saflık ise, acıya rağmen bir insanın hâlâ umut taşıyabilmesidir.
Kimi zaman kandırılmak, aslında kalbinizin hâlâ temiz olduğunu hatırlatır. O yüzden, bir yalana inanmış olmak sizi aptal yapmaz. Sadece hâlâ insan olduğunuzu gösterir.
Yorumlar
Kalan Karakter: